Depresyon bir yorgunluk veya genel olarak sağlığın bozulmasıyla ortaya çıkar. Doğal olarak ta bir arkadaşın veya akrabanın ölümünden sonra: işte veya evde hayal kırıklığına uğradıktan sonrada depresyon ortaya çıkabilmektedir. Ancak, ciddi bir nedeni olmadan uzun süren depresyon ruhsal bir hastalığın belirtisidir, bu durumda mutlaka doktora gidilmesi gerekmektedir.

Belirtileri:

Derin üzüntü, umutsuzluk, çaresizlik, kendini değersiz hissetme: kontrol kaybı, özsaygı düşüklüğü, günlük işlerine, kişisel hijyenine, gıdalara, ofis ve okul işlerine, insanlarla iletişime karşı ilgisizlik, intihar hakkında düşünceler ve intihar girişimleri. Depresyon sorunu olan çocuklar genelde çekingenler, saldırganlar, okulda sorun yaşarlar ve hep kendi fiziksel durumlarından şikâyetçidirler. Depresyonun yaşla hiçbir ilgisi yoktur, zayıf ve güçlü olabilir, birkaç hafta veya yıllar sürebilir.

Manik-depresif sendromu:

Çok sık moral değişiklikleri, öfori ve şiddetli depresyon olarak ifade edilebilir. Gerek kadınlarda, gerek erkeklerde bulunur. İlk tezahürü 30*lu yaşlardan sonra olmaktadır. 

Belirtileri: Hastanın manya aşamasına gelmesi ve hiperaktif olması: karabasmalar (görsel, işitsel, ve koklama duyguları diğer insanlar tarafından idrak edilemeyen)sayıklama (gerçeğe uyumu olmayan inanç yada görüş), sağduyumun zayıflaması, hızlı konuşma, sinirlilik, konu atlama, kendi düşüncelerini aşırı önemli sayma duygusu, uyku süresinde azalma, iştahsızlık, itici ve saldırgan davranışlar. Eğitim, mesleki ve sosyal becerilerinin kaybı.   Çocuklarda ve gençlerde görünen manik davranışlar, öfke, geçici dikkat bozukluğu olarak ortaya çıkar. Bunların hepsi kişiler arası ilişkilerde, okulda ve sosyal çevrede yaşanan sorunların nedenleri olabilir.

Endişeli durumlar:

Belirsizlik ve korku, tehditten kaynaklanan bir duygudur. Endişe hissi insanın yaşamı için gereklidir. Bu insanın sağlığını düşünmesini, örneğin kırmızı ışıkta durmasını sağlamaktadır. Fakat endişe tehlikeli bir duruma ulaşabilir. Endişe durumu ne kadar yüksek ise, insanın konsantre olması, düşünmesi ve karar alması daha zor olmaktadır. Endişeli durumular kadınlarda erkeklere nazaran daha sık görülmektedir. Bunun nedenleri irsi olduğu gibi tiroit bezi ve böbrek üstü bezleri bozukluğu da olabilir. Kimyasal maddelerle zehirlenme veya fiziksel ve zihinsel travmalar, veya bu hastalıkların korkusu; uzun süren hastalık veya başkaları tarafından kınanma; gerçekçi hedefler veya fantastik inançlar da bu durumlara yol açabilir. Endişenin çok güçlü olduğu durumlarda, hasta yüksek sesle ve çok hızlı konuşuyor, çabuk yoruluyor, vücudu titremeye başlıyor, çok huzursuz ve dalgın oluyor, amaçsız olarak aynı hareketleri tekrarlıyor (ellerini sıkıyor ve sürekli o taraf bu taraf yürüyor).

Belirtileri:

Çoğu hastalarda çok sık endişeli durumlar oluşmaktadır. Belirtilerin sıklılığı ve şiddeti ve bu belirtilerin iş yerinde, insanlarla ilişkilerde, okulda ve evde olan etkisi hastalığın varlığını belirlemektedir.

Sıvışık düşünceler, fikirler, cesaret ve insanın baş edemediği duygular: Sıvışıklık, anlamsız eylemlerin ve ifadelerin tekrarlanmasında, sanki kişinin istenmedik bir şeyin engellemeye çalışması şeklinde ortaya çıkmaktadır. Bu insanların tipik törensel davranışları onaysız ve kontrolsüz olmaktadır: (ayakkabılarını giymeden önce 11 kere çoraplarını çıkarıp giymek). Bu sıvışık bozukluklar genelde ergenlik döneminde ve daha sonra görülmektedir.Panik durumlar tekrarlayan ve öngörülemeyen ataklar tarafından karakterize edilmektedir ve birkaç dakika veya saat sürebilir. Panik durum genelde ergenlik döneminde veya hemen sonrasında başlar.

Fobi: Bir nesne, durum veya eşyaya karşı bilinçaltıyla ilgili olmayan korkudur. İnsan fobiyi önlemek için her şeyi yapabilir. Uzmanlara göre, kişi bilinçsiz olarak gerçek korku kaynağının yerine fobiyi koymaktadır. (mesela suçluluk duygusu veya bir kişinin ilgisi kaybetme korkusu, dış kaynak olarak toplumdaki bazı durumlar, kapalı alan, hayvanlar v.s.). Fobi her zaman görülebilir – çocukluk döneminden yaşlılığa kadar…

Posttravmatik stres: Duygusal travmalardan sonra oluşan korku belirtileriyle karakterize edilmektedir: tecavüz, tutsaklık veya korku gibi… Postravmatik stresi olan hasta bu durumları gece, gündüz, uykuda veya uyanıkken yaşamaktadır. Bu durumla ilgili olarak insanlardan ve olaylardan huzursuz olmakta ve uykusuzluk sorunu yaşamaktadır. Çok kırılgan olur ve çabuk sinirlenir. Postravmatik stres bozukluğu herhangi bir zamanda ortaya çıkabilir, hatta kişinin travma aldığı olaydan bir sene sonra bile…

Depresyondan korunmak için diyet:

Bazı ürünler tabletler kadar iyi anti depresan özelliklere sahiptirler. Bunlar balık, biter çikolata, ceviz, muz, portakal. Yoğun çalışmadan, stresten ve depresif durumlardan zayıf düşen organizmanın doğru ve sağlıklı besin ile desteklenmesi gerekir.

Bunda bize yardımcı olacak olanlar şunlardır:

Magnezyum: Merkezi sinir sistemine etkilidir. Kan dolaşımını ve kalp adalelerine kanın ulaşmasını kolaylaştırır. Bunun yanı sıra anti iltihabı etkisi bulunmakta ve organizmaya stres ve depresyonlara karşı direnç göstermesinde yardımcı olmaktadır. Magnezyum kakao, karabuğday lapası, fasulye, ceviz, makarna, balık, buğday filizleri, yapraklı sebzeler ve süt ürünlerinden elde edilebilir.

Vitamin C: Bağışıklık sistemini güçlendirir ve organizmayı enfeksiyonlardan korur. Frenk üzümünde, kivide, kuşburnu meyvelerinde, narenciyelerde, sebzelerde (brokoli, lahana, domates, marulda ve tuzlu salatalıklarda) bolca miktarda bulunur.

B grubu vitaminleri, mutluluk hormonu diye adlandırılan serotonin elde edilmesini sağlar. Bu grup vitaminlerini biz ette, kümes hayvanlarının etinde, balıkta, süt ürünlerinde, iri öğütülmüş undan elde edilen ekmekte bulabiliriz.

Meyve ve sebze kürü tedavisi:

Çok sayıda doktor ve diyetisyenler tarafından da belirtildiği üzere sezonluk depresyonlar ve bağışıklık sisteminin zayıfladığı dönemlerde en etkili yöntem meyve ve sebze suları tedavisidir.

Günlük en az 1-2 bardak meyve veya sebze suyu tüketmeye gayret ediniz.

Bunun yanı sıra Japon doktorları sağlığımızın yalnız içtiğimiz meyve ve sebze sularına bağlı olmadığını, aynı zamanda bu içeceklerin renginin önem taşıdığını tespit etmiştir.

Kırmızı renk; kan dolaşımını hızlandırır, ayak ve ellere dâhil, enerji ve ısı verir. Domatesten, kırmızı lahanadan, kırmızı biberden, acı biberden, kırmızı turplardan, çavdardan, buğdaydan, kavundan ve kirazdan elde edilir.

Turuncu renk; keyif verir, kendini mutlu hissetmene neden olur, kendini formda hissettirir ve manevi huzura kavuşmamıza yardımcı olur. Portakal, havuç, kaysı, kabak, tahin ve kabak çekirdeklerinden elde edilir.

Sarı renk; Hareket fonksiyonlarımızı güçlendirir. Sinir ve sindirim sistemine yardımcı olur, kabızlığı önler. Limondan, ıhlamur, ananas, greyfurt, elma, şeftali, muz, papaya, mango, sarı kabak ve mısırdan elde edilir.

Yeşil renk; kanı temizler, bakterileri öldürür, tabi bir sakinleştirici maddedir. Yeşil meyve ve sebze suları yapraklı sebzelerden ve Brüksel lahanasından, buğdayın yeşil kısmından, avokadodan elde edilir.

Mavi renk; baş ağrılarında, manevi ve zihinsel çalışmaların yapılmasında faydalıdır. Organizmayı dinçleştirir ve formunda tutulmasını sağlar. Yaban mersini, erik, üzüm, patates, yaban havucu, kuşkonmaz, ceviz, kerevizden elde edilir.

Kışın ve ilkbaharda vitamin eksikliği doğal meyve ve sebze suları ile de giderilebilir, yaz aylarında ise tabiatın bize verdiği nimetlerden faydalanarak doğal ürünlerden meyve ve sebze suları hazırlayabiliriz. Meyve, sebze ve yemiş seçimi sınırsızdır. Önemli olan, her birinin organizmanıza ne gibi faydaları olduğunu bilmektir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir